13 Mart 2018 Salı

Yat nim mou ming-Mad World


Bipolar bozukluğu olan Tung akıl hastanesinden yeni çıkmıştır. Babası onu alır ve Hong Kong'daki küçük evlerine getirir. Tung yıllar önce onları bırakıp giden babasını affetmemiştir. Adam ise Amerika'da olan diğer oğluyla ve karısıyla ilgilenmemenin vicdan azabını hafifletmek için Tung'a bakacaktır. Onun psikolojisi için kitaplar okur, doktorlara danışır ve terapi gruplarına katılır. Tek amacı oğlunun iyileşmesidir.
Tung, eski nişanlısını geri kazanmak ve bir işe girmek için çabalar. İnsan kaynakları genelde bipolar bozukluğu duyunca geri adım atar. Eski nişanlı da kendini kiliseye adamıştır. Çünkü tam evlenecekken kızı borç batağında bırakıp hastaneye yatmıştır. Bu durum da onun elinde değildir.
Eskiden zengin olan annesi fakir olan babasıyla evlenince mutsuz olmuştur. Yaşlı kadına Tung bakar. Nişanlısı onu bakımevine yatırmayı önerince de Tung onu döver. Annesinin aksi tavırları Tung'u zamanla çileden çıkarır. Babası yüzünden duyduğu hakaretler ve oğul olarak ona yetmemesi psikolojisini bozar ve annesini öldürmekle suçlanır. 
Bozuk aile ilişkisinin zamanla Tung'u nasıl hasta ettiği adım adım ortaya çıkar. Babasının evi terketme sebebi de annesinin onu görmek istememesidir. Tung tüm gerçekleri anlasa da hazmedip hayata tekrar baştan başlaması zor olacaktır. 

Downsizing


"Schmidt Hakkında", "Sideways", "Senden Bana Kalan" ve "Nebraska" filmlerinden tanıdığımız yönetmen Alexander Payne'nin son filmi "Downsizing"in konusu çok dikkat çekici. Dünyaya sığmayan insanoğlu için alternatif bir yol olan küçülme işlemi üzerinde duruluyor. Bir adam küçülürse ne olur? Artıları-eksileri nelerdir?
Hava, su, enerji kaynakları ve besinler zamanla azalacak ve dünyaya sığmayacağız. Çöpümüzün bile azalması mucize olacak. Downsizing buna çözüm buluyor. Norveç'te bilim adamları tarafından formülü yaratılan buluş, İstanbul'da bir kongrede açıklanıyor ve zamanla kendilerini küçülten insanların sayısı artıyor. Özellikle de Amerika'da.
Paul, fizyoterapist olarak çalışırken karısının istediği daha büyük eve geçecek parayı bulmakta zorlanıyor. Ne yapacağını düşünürken bir çiftin küçülünce daha mutlu olduğunu duyunca bu fikir aklına yatıyor. Karısıyla evlerini kapatıp büyülü dünyaya yola çıkıyorlar. Paul küçülme işlemi için hazırlanırken eşi diğer tarafta saçlarının ve kaşlarının kesilmesine dayanamıyor onu bırakıp gidiyor. En acıklısı ise Paul bunu küçüldükten sonra öğreniyor yani dönüşü yok.
Diğer dünyaya adapte olmaya çalışsa da normal hayatından daha kötü bir yaşam şekli ile karşılaşıyor. Call centerda çalışan, küçük bir evde yaşayan, yalnız bir adama dönüyor. Üst komşusu Dusan'ın bitmek bilmeyen partileri onu rahatsız edince kendini farklı bir görevin içinde buluyor. Dusan'ın hizmetçisi Ngoc Lan'ın eski aktivist olduğunu hatırlıyor ve ona yardım etmeye karar veriyor. 
Paul'un kendini ve mutluluğu arayışının öyküsü asıl küçülme işleminden 1 sene sonra başlıyor. 



Tanrım çok seviyorum: Christoph Waltz. İzlemeye doyamadığım oyunculardandır.))
Downsizing izlemek isteyenlere iyi seyirler.)


Three Billboards Outside Ebbing, Missouri



Aylar önce tecavüz edildikten sonra yakılarak öldürülen kızın katili hala bulunamamıştır. Annesi Mildred, Ebbing çıkışından eve gelirken 80'li yıllardan beri kullanılamayan 3 billboard görür. Aklına hemen bir fikir gelir. Hem ilgi çekmek hem de polis şefini çalışmaya teşvik etmek için oraya ilan verir. Ertesi gün herkes ona cephe almıştır. Çünkü cinayeti araştıran polis Willoughby kanserden ölmek üzeredir, sayılı günü kalmış, kasabalı tarafından sevilen bir adama bunu yapmak Mildred'ın başını belaya sokar.
Mildred pes etmez. İlanı veren reklamcı çocukla uğraşırlar, oğluyla dalga geçerler ve aniden intihar eden Willoughby'ın üzüntüsünü ondan çıkarırlar. Dixon kötü polis tablosu çizer. Sarhoş, gizli gay ve fevridir. Mildred için tehlike oluşturur ta ki yeni gelen şef onu işten atana kadar. İş arkadaşı ölünce de Dixon kendini toplamaya başlar. Mildred ile işbirliği yapmaya yaklaşır.
Bir yandan eski polis olan eski kocasının atarıyla uğraşan Mildred, kendini destekleyen cüce ama büyük gönüllü adamla da arkadaş olmayı ihmal etmez. 
Frances McDormand "Olive Kitteridge" adlı ödüllü mini diziden tanıyordum. Gerçekten iyi oynuyor zaten Oscar'ı da aldı. Diğer oyuncular da rollerinin hakkını veriyor. Geleceğin yıldızı olarak görmek istediğim iki yetenekten biri; Darrell Britt-Gibson, diğeri ise Amanda Warren.
İyi seyirler:))

7 Mart 2018 Çarşamba

Black Mirror-4


Black Mirror izlemeyi unutmuştum. Oysa kendimi film izlerken daha iyi hissediyordum. İngilizlerin drama işini iyi bildiğini ben de biliyordum. O yüzden Black Mirror'ın bende ayrı bir yeri vardı. Hemen ilk bölüm olan "USS Callister" ile başladım. Aklımda "San Junipero" gibi bir harika bölümle karşılaşır mıyım?" sorusu vardır. Gerçi cevabı da belliydi, maalesef olmadı...
İki girişimcinin kurduğu bir teknoloji şirketi... Biri işin beyni diğeri de satışçısı. Şirket ünlü olduğu için iki ortak da birbirinden nefret ediyor. Kod yazıcısı olan kendince bir çözüm buluyor. Gerçek dünyada tam bir asosyal olan Robert, (Fargo'dan hatırlayacağımız sevgili kasabımız:) işte odasında sessizce çalışıyor. Eve gelince de koltuğuna kurulup en sevdiği Star Trek serisinin oyunu ile kendi dünyasına geçiyor. Asıl mevzu bunu gerçek hayatta DNA'larını alıp oyunun içine hapsettiği iş arkadaşları ile yapıyor. Yani sinir olduğu, takıntı yaptığı kişileri sonsuza kadar kendi dünyasında işkenceye maruz bırakıyor. O kadar sorunlu bir yapıda ki bunu oyunda yarattığı karakterlere cinsel organ vermemesinden görebiliyoruz. 
Yeni işe başlayan kız, Robert'a olan hayranlığını gizleyemiyor ve kendini o da Star Trek oyununda buluyor. Sonsuza kadar acı çekmek yerine 'oradan nasıl kurtuluruz'a odaklanıyor ve kolları sıvıyor. Gerçek dünyadaki kendine mesaj göndererek, güncelleme tarihinde kara deliğe savrulmak ve Robert'ın elindeki DNA'ları almak için harekete geçiyor. 



"Arkangel" ebeveynlerin izlemesi gereken bir bölüm olarak karşımıza çıkıyor. Çocuğunu babasız büyüten bir anne olan Marie bir gün parkta Sara'yı kaybedince çok üzülür. Onu bulduğunda ise yeni kararlar almıştır. Kızını her daim izleyebileceği bir teknolojiyi kullanmak ister. Elinde IPad'i ile Sara'nın nerede olduğunu ve ne gördüğünü bilir. İstediği zaman şiddeti engelleme butonuna da sahiptir. Sara korktuğu köpeği ve şiddet haberlerini göremez. Marie ise onu bu şekilde koruduğunu düşünür. Ne yazık ki Sara zamanla okulda garip kız olarak bilinir ve genç kız olduğunda herkesin de deneyebileceği şeyleri yaptığında annesinin çöpe attığı Arkangel tekrar çalışır. Bu kez Sara hayatına müdahale ettirmemeye kararlıdır. 


Boston Dynamics robotlarını kıskandıracak bir özelliğe sahip olan "Metalhead" bölümü siyah-beyaz çekilmiş. Aslında oyuncak arayan bir grubun öyküsü. Küçük metal köpeklerin eline geçmiş bir dünyada masum bir çocuğu sevindirmek için yola çıkan 3 arkadaşın başına gelenler işleniyor. 


Görsel Netflix Türkiye'nin Black Mirror için hazırladığı Esra Erol'lu tanıtımı. Evlendirme programı denilince akla gelen isim bu kez buluşturduğu çiftlerin birbirlerine uygun olup olmadığını izleyiciye soruyor. Bir aplikasyonla da sonuca varıyor.
"Hang the DJ" yine ayrı bir dünyayı anlatıyor. Aplikasyon çiftleri buluşturup süre veriyor. Örneğin 12 saat boyunca birlikte zaman geçirecekler ve sonunda uygun çifti bulacaklar. Bu uygun eşleşme de aplikasyon sayesinde oluyor. Kötü tecrübelerden de kişiliğini ve ilişki tercihini oluşturuyor. Ne de olsa insandan üst bir zekaya sahip!
Frank ve Amy ilk eşleştiklerinde birbirlerinde hoşlanıyorlar ve seks yapmıyorlar. Sonra karşılarına başkaları çıkıyor, hem de uzun süreli. Bir bakıma zaman kaybı olan ama gelecek ilişkinin değerinin bilinmesini sağlayan deneyimler yaşıyorlar. Sonraki eşleşmelerinde süreye bakmama kararı alıyorlar. Ancak Frank bunu bozuyor. Bu sebeple 5 senelik süre verilen ilişki an be an düşüyor. Amy gerçeği anlayınca çok sinirleniyor. Frank ise pişmanlıktan ne yapacağını bilmiyor. İki aşık oradan kaçmaya çalışıyorlar. Tinder benzeri uygulamayla günümüz dünyasında barda yerlerini almış oluyorlar.))


"Black Museum" bölümü insan beyninin sırlarını çözen teknolojinin nelere yol açabileceğini anlatıyor. Özellikle de ırkçılık mevzusuna değiniliyor. Rolo, karşısındakinin ne hissettiğini sağlayan bir aleti bir doktorun ellerine teslim ediyor. Ve bu da onun sonu oluyor. Zamanla acıya bağımlı olan adam bir evsizin yüzünü oyarken yakalanıyor ve aklını yitiriyor. Komadaki anneyi çocuğuna ve eşine kavuşturmak için kocasının zihnine yerleştiriyor. Bunun da sonucu sonsuza kadar bir ayıcığın içinde hapsedilmesi oluyor. 
Son olarak Black Museum'a gelen Nish bunları dinlerken babası ile karşılaşıyor. Masum olduğu halde idam edilen adamın görüntüsü ve son anları müzedeki bir bölüme hapsedilmiştir. Gelen ziyaretçiler onu elektrikle tekrar tekrar idam etmektedir. Nish babasının bu acıdan kurtulması için harekete geçiyor. Planladığı seyahatten Rolo'yu tarihten silmekle dönüyor.





Counterpart


Whiplash adlı filmden tanıdığımız J.K. Simmons, Counterpart adlı dizide başrolde. Bir değil hem de iki... Kendisini ve yıllar önce ikiye ayrılan dünyadaki diğer kendisini oynuyor. Böyle yazınca biraz akıl karıştırıcı olsa da. İki ayrı dünyada varolan aynı insanların öyküsü. 
Bir gün işlenen cinayetten sonra olay yerine giden polisler şüpheliyi bulamazlar. Banyoda olayın şokuyla ağlayan bir fahişe vardır. Ona yardım etmek isterken kendi canlarından da olurlar. Çünkü o fahişe olayın asıl suçlusudur. Arkasına bile bakmadan öteki dünyaya iltica eder. Bulunduğu dünyadan biraz daha binaya sahip olan aynı yerdir burası ve onun baş düşmanı polis peşine takılmıştır. Diğer dünyada kendi görevlerini yerine getirmesi yasaktır. Belli saatler arasında izin alıp diğer tarafta acımasız katil Baldwin'i arar. Çünkü karısının peşine düşecektir. Diğer dünyadaki kendisinin komada olan karısı.
Howard diğer dünyayla bağlantı kurduğunu bilmediği bir şirkette ajanlık yapar. Memur gibi sıradan bir hayatı vardır. Belli görevleri yerine getirir, şifreli mesajları alır, verir. Bir kez emir dışı bir harekette bulunur. Karşısındaki adamın lekelenmiş kravatını gösterir ve bu yüzden uyarılır. Howard çok sinirlenir çünkü senelerini verdiği şirkette terfi bile alamamıştır. Aylar önce karısı karşıdan karşıya geçerken bir aracın çarpması sonucu komaya girmiştir. Bu sorunlarla uğraşırken diğer dünyadan gelen kendisinin aynısı! Howard ile karşılaşır ve karısı Emily'nin öldürüleceğini öğrenir.
Howard istemese de ekibe yardım eder, karısının hayatı onun için önemlidir. Bu esnada başka bir insana dönüşüp dönüşmeyeceği merak konusudur. Çünkü iki Howard da birbirinin tam zıddıdır. 
Bana izledikten sonra Güney ve Kuzey Kore'yi anımsatan dizi biraz iç karartıcı atmosfere sahip olsa da izlenebilir. İyi seyirler.))

5 Mart 2018 Pazartesi

La Casa de Papel

"La Casa De Papel" dizisinin adını uzun süredir duyuyordum. İzleyen herkes mutlaka izlenmesi gerektiğini söylüyor bitirenler ise boşluğa düştüğünden dolayı üzüntü duyuyordu. Merakla ilk bölümü açtım ve bu da beni son bölüme kadar nefessiz götürdü. İspanyol sinemasının ayrı bir yeri vardı, İspanya maddi krize girince azalan filmlerin yerine yavaş yavaş diziler geliyor sanki... Umarım filmlerden da mahrum kalmayız:)
Profesör lakaplı kişi Madrid darphanesinde para basmaya karar verir. Ancak bunun için alanında uzman sağlam bir ekibe ihtiyacı vardır. Tokyo, Rio, Denver, Moskova, Nairobi, Oslo, Helsinki ve Berlin bu ekipteki kişilerin kod adları olur. Güzel bir planla darphaneye girdikten sonra içlerinde büyük elçi kızı olan Alison ve liseli gençleri de rehin alır. Amaçları kimseden para çalmak ve kimseyi öldürmek değildir. Maksimum 10 gün orada kalıp kendilerine para basacaklardır.
Profesör de kurduğu düzeneğiyle onlara dışarıdan destek verir. Polis darphane yakınına tezgahını açar ve dedektif Raquel önderliğinde soyguncularla görüşmeler başlar. Profesör Raquel ile tesadüfen tanışıp polise engel olmaya çalışırken kalbine engel olamaz ve ona aşık olur. Bu arada içeride zaman geçtikçe birçok aşk filizlenir.
Tokyo ve Rio'nun soygundan önce beraber profesörün Toledo'daki evinde yaşadıkları dönem, çok ateşli geçmiştir. Ayrılacaklar gözüyle bakılan çift sürekli ilişkilerini pekiştirir. Darphane müdürü ezik ama kurnaz Arturo da yardımcısının ondan hamile kalmasını sindirememiştir. Karısı ve metresi Monica arasında kalan adam, oradan kurtulmak için herkesi sırayla gaza getirir ve başlarını derde sokar. Hatta Monica'yı da ateşe atar bir süre öldüğünü düşünür. Bu hamlesi ona iyi gelir çünkü Denver ile aşk yaşamaya başlar.
Zaman geçtikçe oradan çıkmak isteyen rehineler, baskıdan sıkılan soyguncular ve tehlikeli aşklar heyecan yaratır. İyi kurgusuyla bizi kendine hayran bırakan dizi de bitiverir. Gerçekten izleyici boşluğa düşer.)) İyi seyirler.

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...