Ana içeriğe atla

Truman


2015 yapımı İspanyol filmi "Truman" izleyiciyi hem güldürüyor hem de ağlatıyor. Tomas, Kanada'da yaşayan evli, iki çocuklu bir öğretmendir. Uzun zamandır İspanya'ya gitmek istemektedir, 4 günlük bir seyahat planı hazırlar. Madrid'de yaşayan arkadaşı Julian'ın ona ihtiyacı vardır. Çünkü ilerlemiş kanseriyle mücadele etmekten vazgeçmiştir ve son kez arkadaşını görmek onunla zaman geçirmek istemektedir.
Aktör olan Julian biraz rahat bir tiptir. Köpeği sadık Truman ile hayatını paylaşır. Canı sıkılınca ot içer ve her ne kadar hali kalmasa da tiyatro sahnesini bırakmak istemez. Tomas arkadaşını tedaviye geri dönmesi için ikna etmeye çalışsa da Julian çok inatçıdır. Son bir senesini kansere feda etmiştir ve daha fazla yorulmak istememektedir.
Julian parası olmadığı için Tomas'a yüklenir, yediklerini içtiklerini ona ödetir. Tomas otelde kalmayı tercih eder. Julian gelip rahat otel odasına bile yerleşir. Tomas hiçbir şekilde ona kızamaz çünkü arkadaşını ne kadar sevdiği gözlerinden okunmaktadır.
Julian köpeği Truman'ı emanet edecek bir aile arar. Önce lezbiyen bir çiftin Rus çocuklarının yanına verir ancak dayanamaz ve Truman'ı geri alır. Julian, oğlunun doğumgünü olduğunu söyler. Tomas ise onunla bir yemek yemeği önerir. Oysa çocuğun Amsterdam'da olduğundan haberi yoktur. Julian biletlere bakarken Tomas kinayelidir yine de dayanamaz ve arkadaşına jest yapar ikisi sadece bir günlüğüne Amsterdam'a giderler.
Çocuğu yaşadığı teknede ararlar ve üniversiteye giderler. Tomas Julian'ın rahatlığına şaşar kalır. Çünkü adam oğluna geleceğini haber vermemişti. Çocuk babasını görür, biraz mesafelidir. Tomas arkadaşına tedaviyi bıraktığını oğluna söylemesi için zorlar ama başaramaz. Julian son bir kez oğluna sarılır ikisi de ağlarlar.
Madrid'e döndüklerinde Julian eski karısıyla karşılaşır ve karısı oğluna her şeyi anlattığını söyler. Sanki onunla da vedalaşır gibidir. Tiyatronun sahibi hastalığı öğrenince onun ay sonu işi bırakması gerektiğini söyler. Julian da ay sonunu beklemez. Tomas ise onun bu hallerine kızamaz. Julian ise Truman'a kimin aile olacağına karar vermiştir.
İyi seyirler:))



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...