Ana içeriğe atla

TV Drama Yazarları New York'ta Buluştu!

New York'ya yaşayan bir arkadaşım NY Film Okulu'nu bitirdi. En sevdiği hocalardan biri olan Caroline de kendisinin TV projeleri için yoğunlaşacağını söyleyerek okuldan ayrılmıştı. Bende "Keşke orada onunla çalışma fırsatı bulabilsem" dedim. O da çalışma ortamını ayarlayamasa da tecrübelerinden yararlanmamı sağlayabileceğini söyledi. Caroline küçük bir grup için workshop düzenliyormuş. Atladım Amerika'ya gittim. 
İlk gün jetlag etkisinden çıkmaya çalışırken ikinci gün kendimi yıkılan ikiz kulelerin yerine yapılan One World Trade Center'da buldum. Arkadaşım ile buluşup workshopun düzenleneceği 95. kata çıktık. Girişteki güvenlik adımı soyadımı karıştırsa da 4-5 dakika içinde binaya girebilmiştim:)) Kiralık ofislerden birinde birkaç öğrenci oturmuş kahve içiyorlardı. Hemen onlarla tanıştım ve heyecanımı paylaştım. Ayaklarımın altındaki NYC manzarasına dalıp gittim. Caroline geldiğinde çok gerildim ancak Amerika'da öğrenci-öğretmen ilişkisi çok farklı. Sıcak yaklaşımı sayesinde sanki senelerdir onu tanıyor gibiydim. 
Önce sektörden ve yaptığı işlerden bahsettti. Biz de kendimizi tanıttık. Daha sonra da projelerimizi. Herkes bir projeye odaklanmış ve uzun zamandır onun üstüne çalışıyordu. Ben ise çeşitli dallarda örnekler verip hepsini paralel götürüyor gibiydim. Caroline "Türkiye'de ne kullanıyorsun?" diye espri yapıp bir kahkaha attı. Çünkü onlar tek proje üstünden ilerliyorlardı. Ben ise sürekli öykü üretiyordum. Bunun da nadir görülen bir yaratıcılık olduğunu söyleyerek beni övdü. Diğer öğrencilerin de yeteneklerini keşfederek o yönde ilerlemelerini söyledi.
Bir sayfa örnek dizi öyküsü yazmaya başladık. Kimisinde dramatik eksiklikler vardı. Bir projenin girişi sorunluydu diğerinin bir türlü finali gelmiyordu. Benim yazdığım projeyi okuyunca çekilmiş bir işi yazdığımı sandı. Oysa ben kendi dramamı yazmıştım. Yine övgüyü hak ettim:)))
Kendimi gerçekten geliştirdiğim için çok mutluydum ama uzun zamandır bir workshopa katılmadığım için başkalarının tecrübelerini ve görüşlerini kaçırıyordum. Bu etkinliklerin Türkiye'de de olmasını dileyerek Caroline'in çekeceği kısa film üstüne sohbet etmeye başladık. Eğitimin bitmesini hiç istemiyordum. Vedalaşırken ayaklarım geri geri gitti. Caroline ona her zaman yazabileceğimi ve yeni dizisi için öykü önerileri gönderebileceğimi söyledi. Dünyalar benim oldu. Yaratıcı bir dizi yazarı daha ne ister!

Dünya Ticaret Merkezi 95. kattayım. Her odada bir New York kitabı var:)) Kentimizi tanıyalım.

                                                        Çok heyecan verici bir deneyim.



                        22 haftada yazılan bir senaryo:))Türkiye'de bunu yaşamak gerçekten zor.


   Bir kızı 100 kişi ister 1 kişi alır durumu. Projenizin dört dörtlük olması sizin elinizde, biraz da şans.


 Amerika'nın en çok rating alan eski sit-comu "I Love Lucy"nin set arkası. 50'li yıllarda bir TV ile tanışmaya çalışırken Amerika'da sitcom çekiliyordu. Ve set ekibinin hepsi takım elbise giyiyordu:))


                                                        Hocama çok teşekkür ederim:))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...