Ana içeriğe atla

Yalova-Termal-Sudöken Şelalesi-Motofest 2013




Bugün çooook yoruldum... Sevgilimle kahvaltıdan sonra kaçar gibi evden çıktık soluğu Pendik Hızlı Feribotta aldık. 45 dakika sonra kendimizi Yalova'da bulduk. İstikamet Termal tesislerdi. Bir trafik bir trafik insan ortadan çatlar. Allahtan motor var altımızda. Neyse Termal'e giderken yolun sağında "Motofest" afişini gördük dönüşte uğrama ihtimalini de içimizden düşündük.
Termal'e vardık. Sevgilim gitti mide suyundan içti ve geyirdi. "Ayak suyu", " Mide Suyu", "Göz Suyu" Bölümleri var. Gidiyorsun mide suyunu içiyorsun diğerlerini de gereken bölgelere uyguluyorsun. Benim azıcık midem kalktı ne yalan söyleyeyim. Önce ayak suyu yukarıdan başlıyor sonra göz en sonda mide. İçilmez gibi geldi. Bildiğin sıcak su diyor içenler....
Oralar güzel tabiii yeşilliğe doyduk. Anında yer değiştirme olayına girdik. Sudöken Şelalesi'ne gitmek- 14-15 km tırmanmak demek. Bastık motorun gazına sol taraf uçurum. Okuyarak gitmek lazım önlem babında... Neyse uzun sürdü ama vardır. Araplar Yalova'yı mesken tutmuş bu arada Hadi Hayırlısı...
Orada birkaç poz foto çekildikten sonra dönelim yolumuz uzun dedik. Dönüş daha kısa sürdü yokuş aşağı iner gibiydi. Her taraf yemyeşil beynimize oksijen gitti karıncalandık. Büyükbaşlar otlanıyordu bir ara tırstım ama neyse kurtulduk.
Sonra karnımız acıktı Kent Lokantası'na gittik ortalama yedik. Genelde lokantalar öyle sanırım. Eskişehir'in yerini tutmadı açıkcası. Sıra geldi motofeste gitmeye. Mekana vardık, çadır kamp olayına girilmiş. Sahne kurulmuş önde sarhoş bir moto kurye oynuyor. Onlarında derneği var hepsi gelmiş iste. Profiller biraz farklıyıd bizle beraber motorlu 2 amca geldi. Yani iki motorda 4 amca oluyor. Bakkal manav gibi. Bakınacaklardı sanırım. Sonra girdik bakındık. Bir mini şortlu kız vardı sevgilim bu motor dedi. Eee yeridir dedim. Çıkalım dedik düğün alayı girdi içeri. Arabaların camlarında sarılı havlularıyla...
Hızlı feribot rüzgardan dolayı almadı bizi Eskihisar Topçular olayına girdik. Uzadı yol ama napalım  güzel bir gün geçirdik.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...