26 Şubat 2012 Pazar

DÜNYANIN ÇATISINDA UNUTULANLAR-FKM



Fotoğrafçı Matthieu Paley  ve karısı Mareile 2000 yılında İpek Yolu’nun eski kollarından birini gezerlerken Afgan Kırgızları ile karşılaşırlar. Pakistan-Afganistan sınırına yakın yaşayan bu toplulukla birçok kez bir araya gelirler. 2005 yılında Küçük Pamir’e doğru bir aylık yürüyüş yaparlar. Bu süreçte Donkey Gi isimli eşekleriyle postacı görevi üstlenerek halkın Türkiye’de sürgünde olan aile üyeleri ile bağlantı kurmalarına yardımcı olurlar.
2008 ve 2011 yıllarında Matthieu Paley  Kızgızları yeniden görmek üzere yola çıkar. Sadece  donmuş Wakhan nehrinden geçerek ulaşılan kamplara gidiyor. Çin sınırına kadar yürüyerek Kırgızların yaşadıkları son derece zorlu koşulları fotoğraflayarak günışığına çıkarıyor. Bir batılının Küçük Pamir’e gerçekleştirdiği ziyaret 1972 yılına uzanıyor.

Afganistan sınırındaki bu bölge 7000 metreden daha fazla bir yüksekliğe sahip. Buranın çok zorlu koşullara sahip olması ve ıssız olması nedeniyle 2001 yılındaki Afganistan çatışmalarından etkilenmemiştir. Bu göçebe topluluk için avantaj sayılabilecekken 4200 metreden sonra hiçbir bitkinin yetişmemesi, uzun kış aylarında hava sıcaklığının – 40 dereceye kadar düşmesi de büyük dezavantajlardan birkaçıdır. Türkçe konuşan yaklaşık bin Afgan Kırgız halkı coğrafi konumu nedeniyle “Dünyanın Çatısı” olarak adlandırılan kurak ve yabani platoda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.

12 yıl yaşadığı Asya'nın ardından yakın zamanda İstanbul'a yerleşen Fransız fotoğrafçı, aynı zamanda GŽo ve National Geographic gibi dergiler için çalışıyor. Paley bir yandan da 2012 Kasım ayında yayınlanacak olan 'Dünyanın Çatısında Unutulanlar' kitabının hazırlıklarını sürdürüyor. Kore ve Tayvan haricinde Asya'daki tüm ülkelere giden Paley, 5 dil konuşuyor; Fransızca, İngilizce, Almanca, Urduca ve Wakhi dili. Ama gittiği bölgelerde, dilini bilmediği insanlarla iletişim kurmak için evrensel olan el-kol işaret diliyle de rahatlıkla anlaşabiliyormuş... Paley, fotoğraf çekimleri için gittiği 'Dünya'nın Çatısı'nda yaşayanlarla artık arkadaş gibi olmuş. Hepsinin isimlerini biliyor, karakterleri hakkında bilgiler verebiliyor.

Matthieu Paley’in sergisi 22 Şubat-31 Mart tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi’nde görülebilir.



25 Şubat 2012 Cumartesi

Yine Weekend ve "The Artist"

Dün iş çıkışı karşıya giden servise bindim. 7 dakikada Mecidiyeköy'deydim. Metroya bindim ancak insalarla öbek öbek yürümek zorundasın. İyiki Anadolu yakasında oturuyorum. Avrupa'nın trafiği hiç çekilmez. Nefes alacak alan yok. Dip dibe.
Taksim ana-baba günü. Önce Fransız Kültür'deki fotoğraf sergisini gezdim. Kırgız dağları, insanları vs vs. Üstüne bişeyler yazmam lazım yarın inşallah enerci gelir.
Bugün 8.15'de uyandım:( ve uyuyamadım ne yazık. Dışarı çıktım Evkur'dan laptop fiyatı araştirim dedim ancakk tuzlu geldi. Marketler bile açılmamış daha. Bim'den aldım krakerleri. Büyük simit-yumurta ve diğerleri güzel bir kahvaltı yaptım.
"The Artist"i izledim ve bayıldım. Müthişti. Diğer Oscar adaylarını da izleseydim yarın akşam taraf olabilirdim.
Ardından "Yalan Dünya" ve 2 bölüm "Rizzoli & Isles" bakındım.
Onun üstüne türlü ve bulgur pilavı yapmak biraz garip kaçtı. Napalım kör boğaz.
Yarın kocaman bir tatil günüm var yine izlemeye saracam sanırım.
Bu aralar böyle gitsin de.
Yaza gezeriz ya da işsiz kalınca.
Dün akşam Cumhuriyet Meyhanesi'ndeydik gerçi. Merdivenaltında oturduğum için sigara dumanından gözlerim görmez oldu. Neyse 2 laf etttik arkadaşlarla değişiklik. Onlar bölüşüp ödediler. Benim anca o hesabı ödemem için senaryo yazıyor para basıyor olmam lazım.
Yatağa doğru gidiyorum. Hala "Omerta"yı bitiremedim. O kadar heyecanlı halbuki:)

23 Şubat 2012 Perşembe

Polis diye diye

Dün akşam yatmaya hazırlanırken polis aracının "aıııı" sesi geldi eyvah dedim camdan kafamı uzattım. Bir memur bizim apartmanın kapısının fotoğrafını çekti. Ardından biz camdan bakanların kaçıştık içeri.
Bugün öğrendiğime göre en alttaki komşularımıza hırsız girmiş. Bir dolu küfür sallıyorum. Ne kadar kötü geçmişler olsun.
Bir şeyden bu kadar bahsederken burnunun ucunda bitiyor.
Adli tıp yüksek lisansından da vazgeçtim o dersleri kaldıramam bennn. Hadi hırslandım okudum diyelim eski ben olmam zaten.
Omuz-sırt-boyun-yutak ağrım geçmek üzere. O yüzden bu akşam yıkandım. Kokmuşum sanki!
Yarın son iş günü cumartesi pazar var oh ne güzelll.
Yarın akşam bir güzel yemeğe gidecez arkadaşlarla.
Topuklu giymeye karar verdimi. Bir de kendime yeni çanta aldım heveslendim şimdi:)
Arada gezmek lazım canım!
Omerta'mı alıp yatağa gidiyorum elektrikli battaniyem ısıtmıştır artık.

22 Şubat 2012 Çarşamba

Quotidianiiiii-Dedektiflik

"Corriere Adriatico" biraz sıkıcı gibi "La gazzetta di Parma"yı baya öğrendim.
"La Provincia di Como"da yarın daha iyi olacağım. Bugün keşfettiğim "La Voce di Mantova" ise çerez gibi geldi. Tıkır tıkır gidiyor sıksam 45 dakikada tüm reklamlarını ayırırım.
Bugün 6 gazete yaptım sonuncuyu göndermedim. Yarın gelecek düzeltmelere göre kontrol edip gönderecem:)) uyanıklılıktan öte değil.
Hedefim büyük 10 günde yüzde 30 hata payım olmalı olmalı olmalı.
Gerisi ekip arkadaşlarıma kalmış.
Gerçi benim başarım demek onların da motive olmasını kolaylaştırır.
Benim başarım ekibin başarı çıtasını yükseltir.
Eğer benim başarım bizim başarımız olmazsa bir anlamı yoktur.
Bu iş sonlandırılırsa ne yaparız artık bilmiyorum:(
Artık uzun bir süre gazete görmem.
Allahın yerel gazetesinde bile her fotoğraf sanat eseri.
Eeee ülke güzel nereyi çeksen nereden çeksen +1 başlıyorsun.
Mantova'da sokaktakileri çekmişler. Güya kışın insanlar ne giyiyor.
Sanırsınız ki moda çekimi yapılacak. Herkes bu kadar mı şık olur. En azından bizim Nişantaş kadar göz dolduruyordu. O soğukta bile giyinmeyi iyi biliyorlar dedim. Ben tüm abasları üstüme geçiriyorum.
Neyse üşütmeyeyim de...

Cuma Galata'da balık yiyecekmişiz. Uzun zamandan sonra ilk kez dışarı çıkacağım.
Ne giysem diye diye düşünüyorum.
Akşamına da eve dönmem lazım!
Cumartesi ya da pazar Adar ile Tarlabaşı çekimi yapabiliriz.
Şu sırtımın ağrısı bir geçse yutkunmak bile sorun.

Can Bonomo Eurovision şarkısını söyledi. Trt'ye yuh dedim şarkı takıldı ya.
Koskoca TRT ne hallere düştü. Çok yazık zaten çoğu sunucunun diksiyonu bozuk+2 lafı da biraraya getiremiyorlar. Can Bonomo'nun Eurovision yolculuğunu da bir magazin haberi edasında montajlamışlar. Ben utandım. Trt'ye yakışan kısa, ilginç belgesel tadıydı ama...
Kendim bir devlet kanalı kurarsam uygularım artık.

Ayrıca Antalya'da vurulan-şehit olan emniyet müdürü olayı çok canımı sıktı.
Türk polisi kendini hafife mi alıyor nedir. Doğru düzgün bir kuşatma yok. Manyağın biri ortaya çıkmış etrafa ateş ediyor. Herkes bakınıyor. Polis bence hemen müdahale etmeliydi. Adam göz göre göre boş yere öldü. Herkesin elinde silah kardeşim öldür demiyorum ama etkisiz hale getirsene saldırganı. Ayrıca gözaltına aldıktan sonra ne yaptığın önemli değil. Zaten olan olmuş.
Ben izin veriyorum polise bu tür saldırganları en kısa sürede etkisiz hale getirebilir.

Dedektif olmak istiyorum.
Boyum kısa:(((

21 Şubat 2012 Salı

Boyun Ağrısı

Bir güneş çıkması bir de boyun ağrısıdır beni şaşırtan...
Bilgisayar başında 2 ekrana odaklanan ben bolca molaya rağmen feci tutuldum. Cuma günü yaptığım deli temizlik de artımdır.
Şu an boynumda sıcak su torbası, midemde kas gevşetici yarına mutlu uyanmayı planlıyorum.
Son 3 saattir hangi hareketi yaparsam ahh ohhh diyorum.
Kombi kapalı 265 Lira fatura geldi ne kötü, ttnet geldi 75 çok kötü (ttnetten nefret edelim kampanyası başlatacağım), geri kalan faturalar zaten takır takır geliyor. Allahım sabır ver. Yaz fakirin dostu.
Yazı severim deyince "Ay ben kışı severim" diyenleri dövmek istiyorum. Kışın nesini severler anlamam. Elin ayağın hep soğuk, wcye bile oturamazsın rahatça, ısınma parası pöf, yorgan ve battaniye altında ezilme sorunu, bitki, meyve sıkıntısı, insanların depresyonu.
Daha sayayım mı?
Beni bitiriyor bunlar. Elimde olsa kışın ölmek yazın dirilmek isterim. Mayıs - Ekim arası yaşayabilirim.
Güneş gerçi varlığını hissettiriyor sağolsun 3-4 gündür ancaaak devamı gelmeli.
40 derece olsun her gün ben razıyım, yaz kısa kollu giymek demek değildir askılı giyebilmektir.
3 gündür sigara (daha doğrusu puro) böreği yiyiyoruz. Fena olmuyor çıtır mıtır.
İşe iyi sardım hırs yaptım öğrenecemmm.
Allahım çabuk öğrenen, algısı açık biri olduğumu hatırlamam lazım.
Bana güç ver:)

18 Şubat 2012 Cumartesi

Biblioteca- Atatürk Kütüphanesi

Bugün bir koşu güneşe aldanıp Taksim'e attım kendimi, bir arkadaştan almam gereken 20 film vardı. Ardından "Omerta"yı aldım tabii okumadığım bir tane de evde. George Orwell biraz gaflet yarattı bir anda 2 kitabını okuyunca... Mafya takılayım biraz değişik duruşları var. Onlardan öğrendiklerini hafifletip hayata uygulayabilirsin. Motorda baktım biraz sürükleyici. Kütüphane girişince çantamdan uçan sayısal lotolar karizmamı çizdi.
Üstüm başım üşümüyor ancak aldığım nefesrten dolayı ciğerlerimden korkuyorum.Lütfen tanrım faranjit geri gelmesin. Boğazım kurudu çaya suya sardım. Elma çayı yapma planım var az sonra.
Hala'da içtiğim yuvalama çorbası öksüz doyuran gibiydi bir süre acıkmam ama soğukta iyi geldi.
Dün temizlediğim ev hala mis gibi nolur kirlenme! Yıkadığım bulaşık da beni mutlu etti.
Temizlik imandan gelir.

Mi piace la biblioteca perché non devi pagare per leggere i libri. Puoi scegliere.
Quando prendo il libro mi sento che "devo leggere subito". Questo senso é buono. "DOVERE" lavora sempre!
Ma il tempo é freddo c'é  il sole, non funziona!
Il mio respiro si cristallizza nell'aria.
Non voglio uscire della casa. Domani saro a casa tutto il giorno.
Anche devo scrivere cartone animale ma non viene ispirazione...
Aspettiamo, daiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!

17 Şubat 2012 Cuma

Klorak Kokusu


Amanın tüm ev klorak kokuyor. Daha doğrusu çamaşır suyu. O da ne garip çamaşır suyu. Ne yaptığını bilmeyenler için tehlikeli. Yani çamaşır suyunun ne yaptığını. Mikropları gebertmek, beyazlatmak, kokusundan zehirlemek gibi.
İşte bilgisayar başında tutulan omuzlarımı açmak için evi temizledim. Sonuç tüm vücudum tutuldu!
Şu an yatakta ısınıyorum hava da busss. Burnum üşüyor. Bazen tırsıyorum kronik faranjitim geri gelecek diye:((
Neyse 2 gün tatilim evde yayılajam. Ayrıca çizgi film de yazmalıyız:))) 5 tane.
Allah ilham versin!!!
Yarın alarmsız uyanacağım ne hoş!

16 Şubat 2012 Perşembe

Io voglio andare in Brasile:)

Ma io vorrei andare a rio:)))
Le mie amiche vivono li, posso stare con loro. Probabilmente vado un'altro anno, se avro i soldi andro subito! Quando turchia ha la neve fuggio a rio per vivere d'estate.
Ora devo scrivere la scenaggiatura, esco:(( tornero domani.
Bacio

Aynı Anda 2 İş

Hayat böyle oturursun oturursun bir iş çıkar sonra arkası çorap söküğü gibi gelir.
Akşam 6 gibi evde olmam beni çok mutlu ediyor. Üstelik gazeteden reklamları ayırmaya başladım. Salı bir tane gazete yaptım, dün 3 tane bugün de 4. Corriere Adriatico'ların yarısı yanlış gelecek kesin elimdeki Gazzetta di Parma'yı yarın gelecek olana göre düzelticem o yüzden göndermedim. Aslında bugün 5 gazete yaptım.
Hırs yaptım öğrenecek başarılı olacağım. İleride benim için kilit meslek olmasa bile bunu başarmam lazım. Mutlu oluyorum kendimi başarılı hissedince. Allah yüzümü kara çıkartmasın. Ama öğrenmezsem salağım bence.
Kar alarmı verildi. Telefonuma gelen mesajlardan korkuyorum. Beşiktaş Belediye'si kar alarmındayız, ücretsiz ring seferlerimiz var falan diyor. Hemen dışarı bakıyorum. İş yerindeysem 2. köprü evdeysem 1. köprü görünüyor. Ne güzel.)
Dün gece 2 çizgi film yazdık 2.sinde uyuyakaldım. Bugünde yazmalıyız en az 2 tane!
Aklıma bir şey gelmiyor. Çok acı verici:(((
Haftasonu karşıya geçip kendime 500 TL.ye laptop almam lazım Vatan'da vardı bitmedi inşallah.
Kar yağarsa gidemem ama.
Ha bir de etkinliğe gitmeliyim. Bir yere örnek yazı göndermem lazım. Çok iş var hallederim umarım.
Başlayalım artık...

13 Şubat 2012 Pazartesi

İlk Lahana Sarmam

Üşenmesem bir foto çekip koyardım şuraya ancak nette lahana sarması arayanlara kötü örnek olmasın.
Canım bir anda yoğun bir şekilde limonlu yoğurtlu sarma çekti.
Hemen şoklandım. Şok markete gittim ve gerekli malzemeleri aldım.
Yağmur eşliğinde eve gelip lahanayı kaynatmaya koyuldum.
Gizem de geldi, gizlice bitirdim. Kız ne yaptığımı görse yemezdi. O anlık açlığıyla kimse karşı koyamadı.
Yaprakları nereden nasıl saracağımı bilmiyordum ancak biliyormuş gibi davrandım. Sonuç: bir yaprak bir yumruk kadar sarıldı. Bu insanlar annem dahil nasıl parmak kadar sarıyorlar. Yaprak belki sarılır ama lahananın imkanı yok.
Haftasonu vaktim olunca bir video izlemeli örnek olsun.
Ama bi daha yapacağımı sanmıyorum.
Açıp anneme de sormadım.
Nasıl sarıldığını görmek lazım.
Yedik 2'şer tane karnımız doydu.
Güzel oluyor 3 kişi yemek yemek yalnız insanın boğazından geçmiyor.
Şimdi de bir lahana yiyesim var ama çok zor yatınca geri gelirler.
Limonlu limonlu.
Bir daha yapmam sanırım.
Yatağa doğru gitmem lazım sabah 6,45'de uyanmalıyım:(

10 Şubat 2012 Cuma

Tatil haftasonum benim

3 gün çalıştıktan sonra tatil yapmak oh ne güzel.)
İşi sevmeye başladım umarım başarılı olurum! İnsanların umutları da boşa çıkmamış olur.
İtalyanca'yı hatırlamama da öyle bir sevindim ki eve gelince saçma sapan dar dar konuşuyorum.
Bulgaristan'daki barajın çökmesiyle Edirne'ye neler oldu, çok yazık.
Git-gel akıl derler buna.
 Haberlerde gördüm Bulgaristanlı dolandırıcılar 36 yaşındaki salak bir genci soymuşlar. Adam "Aşık Oldum" diyor ya inanamadım. Demek insanlar yüzünü görmediklerine de aşık olabiliyor. 1000 euro göndermiş ya ben ne kadar emek harcasam bu para gelir acaba? Kahretsin ben çok iyiyim!!!
M.Ali Birand fosfor yeşili saat takmış, haber sunan takım elbiseli bir adamdan hiç beklemezdim. İmaj önemli şey giyinmek şurda dursun. Bir de ekran önündesin daha dikkatli olman lazım. Neyse bir replik vardı diziden "Senaristler yüzüne bakılır gibi olsalardı kamera önünde olurlardı" diye aklıma geldi!
Haftasonu planım dişçi:((((( Umarım sinirlerimi yıpratmaz da bir an önce normal diş gibi şekillendirir şunu.
Bundan sonra ders: Diş ağrısından ölmeden doktora gitmek yok. Güya bilinçli hastayım, bu sayede 1 aydır bilincimi yitirdim.
Senaryo olsa da yazsak Macro Center'da bile ilan panosuna yazmıştım.
Hangi yapımcı bir süpermarketten böyle bir ilanı dikkate alır ki.
Bu da bir umut aslında.
Omuzum ve kollarım ağrıyor sandalyede kazık gibi oldum. Jakuzim de yok gireyim içine köpürteyim suları. Yarın sabah 11'de kalkma planım var. Ancak pazartesi 6.45'de kalkma zorunluluğum da var:((
Kocaman bir tabak karnabahar yedim, üstünde siyah zeytinlerle, kepekli ekmekle. Şu an bir Türk kahvesi içmek istiyorum, yalnız da olmaz ki:(

8 Şubat 2012 Çarşamba

İlk iş günü

Sabahın mavisinde yola çıktım. 45 dakikada Nakkaştepe'ye vardım.
Yeni bir iş öğrenmek lazım bütün gün liderimiz benimle ilgilendi. Cuma günü telefonda mülakat yaptığım İtalyan gelmişti, kaçtım. Adam ben seni mi işe aldım diye düşünmesin dedim.
Öğle arası 1 saat yarım saatte sıkılmıştım. Sağlık olsun, servis Nuhkuyusu'nda bıraktı sabah beni 7.30'da oradan alacak umarım Karacaahmet mezarlığının içinden geçerken bir ölü kalkıp da beni durdurmaz. Ya da bir diri!
Yemekler de güzel açık büfe salata var, kısırı bile gördüm. Nerede var bu yemekler. Sigortamı da yarın başlatıyorlar. Kurumsal gibisi yok! İnşallah 3 ay dayanırım.
İtalyanca gazetelere göz gezdirmeyi özlemişim (okumayı değil).
Masam boğazı görüyor inanılmaz. Buna güzel derken İcadiye'de Vakko'nun ofisini gördüm dibim düştü!
Ne güzel aydınlatma ve ofis dizaynı o öyle belki beni bir gün işe alırlar.
Koşarak eve geldim ve makarna yedim, allah karnımızı aç bırakmasın.
Her işsize iş versin amin:)

7 Şubat 2012 Salı

Yağmurlu bir günde kar beklentisi

Kış böyle hep havadan sudan bahsetme, yaz sıcak-mıcak mızmızlanma. İnsanoğluna yaranılmıyor. Hava durumuyla bozmuşum zaten, saat başına 5 kala Ntv açık. Ne zaman nereden ne geliyor diye meraktayım.
Yarın ilk iş günüm hiçbir heyecan hiçbir merak yok!
Tüm evraklarım hazır, bugün kan testimin sonucunu da aldım bir hastalığım yok allaha şükür. Nüfus kayıt örneğimi de kapmışım. Tüm evraklar ok. Gelsin sigorta, maaş.
Neyse bir şekilde işi öğreniriz pek zor da değil eğitimi de varmış.
Durmak yok yola devam diye diye en azından yazı getirsem, 3 kuruş para birikir. Milletten para da istemek zorunda değilsin, kurumsallık:) güzel şey.
Hem çalışıyorsun elalem için hem de "paraya ihtiyacım" var diye patrondan para istiyorsun. Medyada serbest çalışmak bu kadar aşağılık hissettiriyor insana. Sana borçlu olan kişi daha bir "üstün insan" takılıyor. Herkesin de bir öğüdü oluyor, herkes zaten senin birşey yapabileceğini biliyor. O yüzden kimse düzgün iş vermiyor. Neyse karaktersizlik farkedilemediği zaman başkaları açısından böyle sonuçlar doğuruyor. Bugün TRT spikerleri bile Türkçe konuşamıyorsa benim iş bulamamam imkansız.
Çatı uçsa açıkta kalırız.
Bugünün önemi ise 4 senelik emektar MSI laptopumu 80 Lira karşılığında Yazıcıoğlu işhanında bir bilgisayarcıya bırakmam oldu. 8 kere tamir gördüğü için yeterince sinirlerimi bozan şey için bir gr bile üzülmedim. Benim üzüntüm yeni alacak olduğum laptopa ne kadar harcayacağım. Gidene asla yanmam (erkekler dahil). Ne iş için ne aşk için gözyaşı dökülmez. Gerek yok. Film izlerkem ağlamak daha güzel.
Safranbolu'dan okula arkadaşım Zaferle buluştuk Kadıköy'de. Baylan'a gidelim dedik. Ancak içtiğim cappucino espresso acılığındaydı anlamlandıramadım. Adisebaba yemek lazım. Kahveyi kahvecide, pastayı pastanecide yiyeceksin demekki. Akıllandım. Zaman böyle akıllana akıllana geçiyor. Almam gereken  dersler ne kadar çokmuş.
Kader varsa sıyırtmama az kaldı.
Şu an Bim'den aldığım bir çeşit dondurulmuş pastayı yiyeceğim.
Ve hava durumundan bahsetmeye devam edeceğim ta ki askılı giyebileceğim güne kadar.

5 Şubat 2012 Pazar

"sitipiriz müzüği, borazanlı zenci, bornozlu dişi"

Böyle bir film adı olsa ne güzel olur.
90'lı yıllar Amerikasından çıkan şarkıları dinleyince aklıma bu geliyor.
Pop art takılasım var, Andy Warhol okudukça coşuyorum:()
Yeni şeyler hatta bişeyler çekmemin zamanı geldi!!!

Bahardan kalma günler

Karlar eridi yoldaki ıslaklık gitti. Ne mutlu bize, tüm İstanbullular kendilerini sokağa attı.
Bende tembellik ettim kursa gitmedim zaten son gündü, güzel bir patates kızartması yaptım ardından da biber-patlıcan-havuç-kabak. Sonra sarımsakladım az önce yedik:)
Arkadaşlar ısrarla bana gel bana gel dedi ama direndim. Hiççç karşıya geçesim yoktu. Esma aradı direkt ben geliyorum dedi. Böylece bulaşık yıkama ve ortalığı toparlama zorunluluğum oluştu. Çarşaflarımı bile değiştirdim. Artık bi 10 gün rahatım. Ancak evi süpüremedim:((
Kombi dün geceden beri kapalı sanırım bir 15 saat sonra açarız. Olmadı çarşamba kış geri geliyor zaten.
Avrupa'da ve Amerika'da kara kıştan ölenlerin sayısı artıyor. İsviçre'de banklar donmuş, görevliler de sokaklarda donmuş cesetler topluyormuş. Uyarı: Sabahları 10 km koşun ve soğuk suyla duş alın. Bence direk ölün demek.
Çok param olsa kışın hep evde otururum çalışmam, salı işbaşı sanırım. Ancak perşembe cuma kar geliyor bu işte kar tatili olayı var. 3,5 dedin mi çıkıyorlar ne mutlu. Herkeslere hava atarım.
İçimde bir sıkıntı var bu kan alma mevzusundan mı işten mi anlamadım. Ama yeni bir işi öğreneceğim için merakla doluyum.
Yarını kazasız belasız atlatırsam çok sevinecem:))

4 Şubat 2012 Cumartesi

2 Yeni Kitap

Dün başıma gelenlerden sonra hayata tutunmak çok zor. Bir kaza kurşunu ile ölür müyüm diye bakınıyorum. Kanal tedavisi için gittiğim dişçi dişin 5'de 1'ini çekti. Sallanıyor diye... Yemin ederim bir daha diş ağrısından ölmeden doktora gitmem. O kadar tecrübeliyimdir dişte ama herşey tersine döndü. İçi oyula oyula dayanamadı zavallı kırıldı. Şu an elimde kalan da sallanıyor sanırım. Çok acı, koca diş göz göre göre eriyor...İyi haberse artık işimin olmasıydı. Sigorta için bir sürü evrak hazırlamam gerekti. Bir tek kan tahlili ve birkaç fotokopi kaldı. Sanırım salı işbaşı yaparım. En son gelen kötü haberse emektar laptopum öldü. Gelen mailde üstü kapalı "kurtulamadı" yazıyordu. 8 tamirden sonra artık yok MSI. Sevinecek bir şey bulamıyorum ama hayırlısı.
Atatürk kütüphanesinde memurlar kardan dolayı işe varamadıklarını söylüyorlardı. Bugün buldum onları, kalorifer 50 derecede içerisi kaynıyordu. Yeni cici kitaplar aldım. Biri George Orwell'in "Paris ve Londra'da Beş Parasız" diğeri ise; Peter Ackroyd'un "Doktor Dee'ninEvi". İşten gelince beynim sulanmazsa okumayı planlıyorum.
Bugün Cihangir'de bir kahve içtik kızlarla (Ebru-Tülay-Delal), günlük güneşlikti hava. Bildiğin 10 derecelerde. Kursa gidince içimdeki yün çorabı çıkarıp çöpe attım. Birkaç ünlü gördük, hemen dedikodu, insanların neden oralara gittiğini anladım. Ortam müsait.
Herkesler benimle görüşmek istiyor. Ne kadar popülerim. Ama bu ilgi bazen beni sıkıyor. Kendime de vakit ayırmak istiyorum!!!
Ben istediğimde bana ulaşsın insanlar.
Bu arada dün karşılaştığım dahiliyeciyi çok beğendim pazartesi benden kan alma ihtimali var.
Eski okulumda neler oluyor ya, yeni dekan fazla dayanmaz gibime geliyor. Aman ileri geri konuşmayayım seneye yüksek lisansa almazlar beni!

2 Şubat 2012 Perşembe

Le Notte di Cabiria

2 saate yakın herşeye rağmen umudun olduğunu gösteren bir Felllini filmi.

Trapped-1949

Sahte para basanlar (kalpazanlar) her zaman tehlikededir!1949 yılında Amerikalıların sahte paraya geçit vermemesi için çekilmiş bir kara film. Tabiki Amerikan Kara film tarihinde önemli bir yere sahip en azından sıradan karı-koca aldatmasından uzak.

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...