Ana içeriğe atla

İfsak Kısa Film Festivali 2021

 "En Tiempos De Sequia" adlı kurmaca filmin yönetmeni Köksal İçöz. İspanya'da çekilen film, 19 dakika. Köksal, annesinin porfiria hastalığına yakalandığını öğrenir. Yabancı olduğu bu hastalığın tedavisi için para lazımdır. Tesisatçılık yaparak yeterli parayı kazanamayacağına inanan genç adam başka bir çözüm bulmak zorundadır. Zengin birinin villasına tesisat tamirine gidince bulduğu pahalı saat onu yoldan çıkarmak için biçilmiş kaftandır. Yönetmenin yeni filmlerini de hevesle bekliyoruz. Daha iyi bir senaryo ile uzun metrajın altından kalkabileceğine inanıyorum. Meslektaşımın yolu açık olsun! Not: Vampir hastalığı (Porfiria) olan bir arkadaşıma da izlemesi için filmi önerdim. Konuyu ilginç buldu:))

Festivaldeki diğer kurmaca film "İnşaattaki" 13 dakika 27 saniye.) İnşaatta bekçilik yapan Hacı uzun zamandır maaşını alamamaktadır. Buna rağmen çalıştığı yere gözü gibi bakar, sorumluluklarını aksatmaz. Annesine para gönderemediği yetmiyormuş gibi kendi karnını da doyuramamaktadır. Şans eseri yerde 50 Lira bulur. Bakalım bu para ile ne yapacaktır? Fırıncının önündeki kamera çekimi ve son sahnedeki çekim sinemaya güzel bir soluk getirmiş, özellikle kısa filme renk katmış. Doğan Belge Kürt masalı tarzı bir öyküyü çok güzel anlatabilir. Yeni işlerini bekliyoruz!

"Perdeler" Fırat Onar'ın kurmaca filmi. 14 dakika 51 saniye olan filmde kocasının saldırıya uğraması sonucu eve geri dönen bir kadını anlatıyor. (Kader karakterini arkadaşım Aslı Yiğit oynadığı için ayrı bir özenle izledim.) Serap kocası hastanedeyken evi temizler bu esnada bir küpe bulur. Küpenin kime ait olduğunun cevabı temizlikçi Kader'dedir. Serap bu olayı çözmeye kararlıdır. Filmin süresi işlediği konu itibariyle biraz uzun, senaryo biraz daha çalışılabilirdi. Böylelikle daha vurucu bir film ortaya çıkardı.)) Bazı soruların cevabı varmış gibi görünse de filmde bunlara net bir şekilde ulaşamıyoruz. Yönetmene diğer filminde bol şans!

"Binbir Gece" Mahsum Taşkın'ın 17 dakikalık kurmaca filmi. Daha önce izlemiştim. Çocuk oyuncu yönetimi ve ilginç öyküsü filmi izlenir kılıyor. İlkokul öğrencisi Seyithan masal kitabı okumaya kendini kaptırır ve diğer öyküleri de merak edip arkadaşlarının kitaplarını ödünç almaya başlar. Bu da onu kesmez ve şehirdeki kitapları keşfetmeye yola çıkar. 

"Toz Olmak" Hüseyin Aydın Gürsoy'un 20 dakikalık filmi. Fransa'da kaçak göçmen olarak çalışan Elif iş yerinden parasını alamamıştır. Kocası da bu sıkıntılı durumdan nasıl kurtulacağını bilemez. Elif oğlu için ülkesine dönmemeye kararlıdır. Cesaretini toplar ve patronu ile yüzleşir. "Yurt dışında Türk Türk'e neler yapmaz?" söylentisine güzel bir örnek. Kamera ve oyuncu yönetimi çok yerinde ancak filmin süresi bana uzun geldi. Biraz daha kısa olsaydı daha etkileyici bir kısa metraj izlemiş olacaktım.

Reşat Fuat Çam'ın çektiği "Kömür" 11 dakika. İşlediği konu oldukça gerçekçi. Nimet oğluyla yalnız yaşamaktadır. Sosyal yardım olarak yakacak kömür almak için bir takım kontrolleri geçmek zorundadır. Alacağı kömürü ne yapacağı ise merak konusudur. Ülke gerçeklerine güzel bir örnek!

"Çamaşır Suyu" Büşra Bülbül'ün 15 dakikalık filmi. Yönetmenleri kadın/erkek diye ayırt etmem ancak kadınların sıkıntılarını daha derinden ancak hemcinsi anlatabilir diye düşünüyorum. Sibel apartman merdivenleri silerken bir de bebeğiyle ilgilenmek zorundadır. Kocası çöplükte çalışırken bir patlama olmuştur. Sibel apartmandaki işini yaparken kocasına ulaşamaz ve panik olur. Bu da yetmezmiş gibi ev sahibi onları evden atmaya karar vermiştir. İşte çalışan annelerin sorunları! Umarız emekçiler bir gün toplumda hak ettiği değeri görür. 

"Aylin" Ozan Yoleri'nin 19 dakika 49 saniyelik filmi. Saniyeleri yazmak komik oluyor ama kısaltılınca filme haksızlık olur. "Aylin" atmosferi, oyunculukları, konusu itibariyle kusursuz. Böyle kızları biliriz ama nasıl anlatırız bilinmez. Her tarafa çekilir, kötü yola düşmek üzere olan ya da saf olarak sınıflandırırız. Aslında Aylin gibidirler. Tam tamına ne eksik ne fazla. Ayhan Ergürsel'e bir kez daha Allah rahmet eylesin diyorum. Aksanat'taki kurgu dersi hala aklımdadır. Erken ölümü çok acı. Aylin American Honey filmini çağrıştırdı. Yönetmen kesinlikle uzun metraj ya da kısa metraj çekmeli. Çekmeye devam etmeli. =))

"Tapınak" Murat Uğurlu'nun 20 dakikalık filmi. Siyah/beyaz çekilen bu filmde gece bekçisi Mevlüt'ün tuhaf yalnızlığına odaklanıyor. Biraz ters karaktere sahip olan adam, şantiyedeki köpeğin havlaması için eziyete yakın yöntemler dener. Bir akşam otobüs dolusu yaşlının orayı özel bir yer adı altında ziyaret etmesi Mevlüt'ün rutinini bozacaktır. 

"Dur Bak Dinle Geç" günümüzdeki diyaloglara güzel bir örnek film olmuş. Muhammed Günaydın'ın 14 dakika 56 saniyelik filminin çoğu araç içinde geçiyor. Şoför Bekir resmi görevde çalışan iki kişiyi denetleyecekleri yere götürür. Burada tek sorun çalışmadığını söylediği şarj aleti değildir. Bekir üç çocuğundan, parasızlıktan ve hastalıklardan yakınır. Tecrübeli Selim de genç meslektaşı Çağrı'yı uyarır "Bunlara kulak asma, ciddiye alma!" Yüz bulan insanların astar istemesinin güzel bir örneği.

"Göremediğimiz Tüm Işıklar" ava giden bir baba oğlu anlatıyor. Günümüzde gazete haberlerinde sıkça gördüğümüz avda yanlışlıkla kişi vurma olayı 12 dakikalık bu filmde de geçiyor. Tüfek nasıl tutulur, nasıl hedef vurulur? Oğluna öğrenen baba "Ava giden avlanır" ata sözüne iyi bir örnek oluyor. Hareketli kurgusu, iyi oyunculukları ve gerilimli tarzıyla yönetmen Şeyhmuz Altun alkışı hak ediyor. 

Hazal Kara ve Sezin Ertek'in 19 dakikalık filmi "Yankı" gözünüzü bir an bile ekrandan ayırmamanıza sebep oluyor. Filmde sakin ama akıcı kurgu, sade oyunculuk var. Hapisten yeni çıkan Defne evine döner. Annesinin ve komşuların ev yemekleri işin artısıdır. Haklı olarak sürekli bir tedirginlik vardır. Ne de olsa İstanbul, taksici mobbingi, toplu taşımada gözünü diken şuursuz erkekleri, apartman kapısında sigara içen yabancıları Defne'ye adeta "Hoş geldin!" demektedir. Kısa filmlerde bazen uzun sahneler beni yorsa da "Yankı"da hiç yadırgamadım. 

"Hic Svnt Dracones" Hasan Doğan'ın 22 dakikalık filmi. Fransa'da yaşayan Meryem bir kuaför salonu işletmektedir. Oğlu İsa'nın evine gittiğinde onun uzun süredir evde olmadığını anlar. Aklındaki tek şüphe onun Suriye'ye savaşmaya gitmesidir. Meryem kendince oğlunu arar. İsa'nın evini düzenler. İsa belki de aniden çıkıp gelecektir. Film içinde hem merak duygusu barındırıyor hem de akıcı. 

"Yara" Onur Güler'in 16 dakikalık filmi. Doktor Bahar ölüm raporu hazırlamak için bir eve gider. Yaşlı adamın neden öldüğünü araştırırken gelini sırrını ona anlatacaktır. Ensest temalı bu film çaresiz kadınların bir nebze de olsa sesi oluyor. 

"Boğulmanın Adabı" Sertaç Koyuncu'nun 11 dakika 40 saniyelik filmi. Bir asansöre kaç kişi sığar ve orada ne kadar kalabilirler? Kapalı alan fobisi olan izlemesin! Umarım kimse asansörde kalmaz hem de istemediği biriyle.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...