Dimdik bir dağa tırmanıyor gibiydi... İnleyerek ilerliyordu. Yol biraz yokuştu ama dağ kadar dik değildi. Eva’nın kafası dönerken her şey biraz daha büyüyordu. Ağrıyan dizlerini tutmak için eğilince bir pansiyon gördü. Yakınına gitti. Nereden baksa son on senedir kapısı bile açılmamıştı. “Of of” diye bağırdı. Yolun sonunda sanki biri sokağın karşısına geçmişti. Mavi gömlekli bir adam gördü. Durup geriye baktı, içki içtiği barın tabelasını hala görebiliyordu. Bu nasıl yoldu? Bitmiyordu. Eva adama seslendi “Zio! Zio!”. Kendi kendine güldü, İstanbul’da olsa “Dayı! Dayı!” diye bağırırdı. Hemen yanına gelip ona yardım ederlerdi. Son gayretiyle ilerledi. Hiç durmadan geldiği noktada küçük bir pansiyon vardı. Kapısını açtı ve içeri girdi. Mavi gömlekli adam resepsiyon benzeri odadan çıkageldi. “Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?” “Una stanza” dedi son enerjisiyle Eva mırıldandı “Dayı bana bir oda ver!” Adam hemen giriş katında bir penceresi sokağa bakan odayı ona verdi. Eva kendini yatağ...