19 Ekim 2017 Perşembe

Harlots-Genius-Liar


18. yüzyılda Londra'da bir genelevi konu alıyor. Mahallelerden lanetli diye sürülen hayat kadınları bir eve sığındıklarında kendilerini güvende hissederler. Kimi de metres olarak hayatını biraz daha garanti altına almak ister. Genelev sahibinin iki kızı vardır. Büyük olan iyi gelirli bir adamın metresiyle küçük olan ise hala bakiredir. Evdeki kızlardan ve annesinden nasıl seksi olması gerektiğini öğrenir. Yüksek bir fiyata bekaretini verme günü gelir. Annesi pek gönüllü olmasa da kız gereği neyse yapmaya kararlıdır. "Harlots" bir İngiliz draması olarak izleyiciyi 18 yüzyıla götürüyor. 



"Genius" Albert Einstein'ın hayatını konu alan bir dizi... Genç Albert her ne kadar ailesinin yanında olmak istese de yatılı okula verilmiştir. Almanya'da kalmak istemeyen çocuk ailesiyle İtalya'ya gitmek ister. Ne yazık ki babası buna izin vermez, oysa Albert okulunu sevmemektedir. Aklında İsviçre vardır. Kafasında deli sorularla hocalarını çileden çıkarır. Yeniyi keşfetme aşkı ve güzel kızlara duyduğu aşk onu yerinde tutamaz. Einstein dahi olma yolunda günden güne yol katetmektedir. 

"Liar" Psikolojik bir İngiliz draması. Laura uzatmalı sevgilisinden ayrılır. Kız kardeşinin ısrarıyla yakışıklı bir doktorla çıkar. Güzel geçen bir gecenin ardından sabah uyanan kadın tecavüze uğradığını anlar. Anında polise gider ve muayeneden geçer. Laura her ne kadar tecavüz olduğunu düşünse de birlikte olduğu adam bunun istek dahilinde bir birliktelik olduğunu savunur. Laura'nın bilmediği diğer konu ise evli ve çocuklu olan kız kardeşinin eski sevgilisiyle aşk yaşadığıdır. Bakalım olaylar nasıl gelişecektir?


Narcos-Will-Feud


Narcos 1. ve 2. sezon Escobar'ın hayatıyla fırtınalar estirdikten sonra 3. sezona geldi. Bu sezon öncekiler gibi bomba olacak mı diye aklında soru işareti olanlar pek memnun ayrılmadı ekran başından. Ancak benim gibi önceki sezonlara ara verip son sezonu izleselerdi daha fazla beğenebilirlerdi. Kali kartellerini merkez alan sezonda 4 ayrı mafya babasına odaklanılıyor. Cesetlerin asla bulunamadığı zamanları izliyoruz. Uyuşturucu işini bir Business gibi görüp ciddiye alan karteller Escobar'ın yokluğunda kendi krallıklarını yaratmışlardır. Akıllı bir de güvenlik müdürleri vardır! Gözü kara ajan Pena, onların da köküne kibrit suyu dökmeye kararlıdır. Yeni gelen polisler acemi şansıyla kapalı kapıları bir bir açarken Kartel teslim olup alacakları cezayı azaltma planları yapar. Bakalım kim önce davranacaktır?


1589 senesinde Will Londra'ya varır. Amacı ünlü bir yazar olmaktır. Kaleminden bal damlayan bu genç William Shakespeare'in ta kendisidir. Karısı ve çocuklarını geride bırakır çünkü içinde sönmek bilmeyen tiyatro aşkı vardır. Bir tiyatroda ilk oyunu sergilenecektir. William aslında nasıl yazılır ondan önceki yazarlara bakarak öğrenir. Biraz yönetmenin biraz da oyuncuların durumuna göre oyunlarını yeniler. Az da olsa para kazanmaya başlamıştır. Tesadüf budur ki aşk kapısını çalar. İlham perisi olmadan yaşayamayan William'ın başına bakalım neler gelecektir?



Joan Crawford ve Bette Davis'in birlikte oynadıkları "What Ever Happened to Baby Jane?" filmi sırasında yaşananları konu alıyor. Birbirinden pek hazzetmeyen Holywood aktrisleri eski şöhreti tazelemek ve biraz para kazanmak için film çekmelidirler. Ancak rakibe katlanmak zordur. Jessica Lange ve Susan Sarandon'ın başrollerinde oynadığı dizi "Feud" dramaseverleri tatmin edecek gibi görünüyor. İyi seyirler:))




Queen Sugar-Riviera-The Son


"Queen Sugar" Oprah Winfrey'in yapımcısı olduğu güzel bir drama. Zamanında atalarının köle olarak çalıştıkları toprakları ellerinde tutmaya çalışan üç kardeşin öyküsü... NBA oyuncusuyla evlenen Charley eşinin hem menajeri hem de PR sorumlusudur. Ancak bir gün skandal ortaya çıkar. Kocası fahişelerle birlikte olmuş o da yetmiyormuş gibi diğer takım arkadaşlarına sevgilisini sunmuştur. Tecavüze uğrayan eskort kız basına açıklama yapar. Charley neye uğradığını şaşırır. Kocasının onu sevdiğini düşünürken yaklaşık 3 senedir başka biriyle beraberdir. Aynı zamanda kocasının kariyeri tehlikededir. Charley, önce duygusal davransa da başarıyı gözardı edemez ve işi tatlıya bağlamaya çalışır. Üst üste gelir ve Charley babasını kaybeder. Topraklarına geri döner. Hem kafasını toplamak hem de babasından kalan şeker kamışı tarlasını işletmek zorundadır. 
Nova ise aktivist bir gazetecidir. Küçük yaşta hapse atılan ve orada uzun süre tutulan siyahi çocukların haklarını savunur. Beyaz bir polisle birliktedir. Adam evli olduğu için acı çekmeye başlar. Her şeyi göze alıp ona içeriden bilgi veren polis de iş yerinde dışlanmaktadır. İkisi ayrılırlar. 
Ralph Angel ailenin tek erkek üyesidir. Küçük kardeş bazen hırsızlık yapsa da kendine güveni yüksektir. Tabi babasının ölümünden sonra ablaları onu kontrol altına almaya çalışır. Ancak Ralph Angel bildiğinden şaşmaz. Her ne kadar temizlenip bir işe girse de bela onu orada da bulur ve ortalığı temizlemek Violet teyzesine kalır. Eski uyuşturucu bağımlısı bir kızdan Blue adında oğlu olan genç adam zamanla kendini toparlayacak ve babasının ona bıraktığı tarlayı sürmeye başlayacaktır.
En favori karakterim Hollywood adıyla oynayan Omar J. Dorsey. Violet teyzenin sevgilisini oynayan oyuncu çok yetenekli. 




Georgina sanat çevresine girerek kendini kurtarmış genç bir kadındır. Babasının ilgisizliği yüzünden her ne kadar kötü bir çocukluk geçirse de aldığı üst eğitim sayesinde zengin bir eş bulmuştur. Constantine zengin bir Yunanlıdır. Fransız Rivierasında kocaman bir evde ikinci karısı Georgina ile birlikte yaşar. Ancak bir akşam lüks bir teknede patlama olur ve kocası ölür. Georgina ölüm sebebini araştırırken ailenin diğer üyeleriyle de yüzleşmek zorunda kalır.
Constantine'in ilk karısı Irina, ailenin şımarık oğlu Christos, saf gibi görünen Adam ve ilgiye muhtaç yarı kaçık kızı Adriana... Georgina evde yaşayan (aslında yaşları ona yakın olan) çocuklarla da ilgilenir. Irina pek bu alakadan hoşlanmaz. Constantine'in gizli odası ve açık arttırmada satın aldığı pahalı resimler Georgina'nın aklına takılır ve cinayeti adım adım çözmeye kararlıdır.


"The Son" altında çok anlamlar yatan bir dizi. Çocukluğunda ailesi Kızılderililer tarafından katledilen Eli McCullough, dişini tırnağına takıp hayatta kalmıştır. Geldiği nokta ise Teksas'ta petrol rafinerileri olan bir zengindir. Oğlu işleri devralmak istese de Eli onun hazır olup olmadığını görmelidir. Bir yandan petrol işine bulaşmak isteyen diğer zenginler, gözü kara düşmanlar ve devlet politikaları. Eli hepsini dengede tutmaya çalışır. Neticede bugünlere kolay gelmemiştir. Bakalım Eli kendi yarattığı imparatorluğu nasıl koruyacaktı? Pierce Brosnan iyi bir oyunculukla dizinin bel kemiğini oluşturuyor. 







Room 104



Duplass Kardeşlerin yapımcılığını yaptığı "Room 104" bir otel odasında geçiyor. Dizinin her bölümü birbirinden farklı konuları içeriyor. Uzun zamandır beklediğim bir işti ve her bölümü ayrı bir zevkle izledim. Özellikle modern dans konseptini... 
İlk bölümde otel odasına gelen bebek bakıcısıyla karşılaşıyoruz. Ralphie ismindeki bu çocuk biraz farklıdır. Gerilmiş bebek bakıcısı da çocuğun dediklerine inanır. Yani odada yalnız değillerdir Ralphie'nin bir kardeşi daha vardır ve o çok kötüdür. Bakalım bakıcı kız çocuğu kötülüklerden koruyabilecek midir? Belki de kaş yaparken göz çıkaracaktır...
Pizzacı Çocuk isimli bölüm tam bir sürpriz. Eğlenceli ve zekice kurgulanmış. Karısıyla otel odasına gelen adam pizza siparişi verir. Ancak üstünde nakit yoktur. Pizzacı çocuğu odada bırakır ve para çekmeye gider. Pizzacı ise güzel kadını gözüne kestirmiştir. Kadın ona yanaşsa da pek yüz bulamaz. Ama çekingen çocuğun onu arzuladığı ortadadır. Adam geri döndüğünde bir şeyleri sezer ve tavrı sertleşir. Gerçek ortaya çıkınca bir izleyici olarak ağzınız açık kalıyor. Ve en sevilenler listesine ikinci bölümü ekliyorsunuz.
Üçüncü bölümde bir rahip, daha doğrusu bir din adam müridiyle odada buluşuyor. Gizli bir cemaatin aracısı 'kurtulmak' isteyen kadına yardım ediyor. Bunun için de beyne giden en kısa yolu burnu kullanıyor...
"Biliyorum, ölmedin" bölümü yapımcının özel hayatından yola çıkılarak yazılmış. Odada uyurken geçmişi ile yüzleşen bir adama odaklanıyoruz. Arkadaşı boğulurken ona yardım etmediği için vicdan azabı duyan adam, rüya-gerçek arasında sabaha kadar kendiyle hesaplaşıyor.
"İnternet" bölümünde ise Hintli bir çocuk evde unuttuğu bilgisayarına annesi aracılığıyla ulaşmaya çalışıyor. Yazdığı kitabı yayıncıya sunacak ancak annesi onu mail atmalı. Ama nasıl? Daha bilgisayarın Power tuşuna bile basamayan kadın o kadar doluyor ki oğluna acı gerçeği açıklıyor. 
Modern dans içeren bölüm tam bir harika! Tekrar tekrar izlenebilir. Oda temizleyen kadın odada kalan terk edilmiş kızla empati kuruyor. 
"Misyonerler" de hayatın fani zevklerini hiç tatmamış iki genç odaya geliyorlar. Alkol-kahve-porno-gay ilişki ile inançlarını yokluyorlar. Ya kendilerini dine adayacaklar ya da hayata.
1969 senesinde otelin yakınına düşen bir uçak ve içinden sağ kurtulan bir kadın. Odaya gelip hayata yeniden başlayıp başlayamayacağını düşünüyor. Özgürce yaşayamadığı aşk da aklını tamamen bulandırıyor.
"Boris" eski tenis oyuncusudur. Sakatlanmıştır ve yıldızı günden güne sönmektedir. Boris odayı temizleyen Latin ile sohbete dalar. Üstüne yapışan etiketten hiç memnun değildir. Hayat bazen insana ağır sorumluluklar yükler. Kaldıramayacağı kadar. 
Çadırın içinde bomba yapan iki genç. Hiç tanımadıkları insanların hayatını tehlikeye atmaktadırlar. Biri erken davranır kaçar. Diğeri kalıp görevini yerine getirmeye çalışır. Ta ki kalorifer tamircisi gelip onu lafa tutana kadar...
"Dövüş" ve "Aşkım" bölümleri ile dizi sezon finalini yapıyor. İyi seyirler.))


11 Ekim 2017 Çarşamba

Zama



18. yüzyılda Paraguay'daki İspanyol yetkili Diego de Zama'nın yaşadıklarını anlatan filmi Arjantinli yönetmen Lucrecia Martel çekmiş. Yapımcılığını ise Pedro Almodovar ve kardeşi üstlenmiş. Arjantin'in en önemli edebi yapıtlarından kabul edilen "Zama" adlı romanı sinemaya aktarmış. 
Yine Filmekimi kapsamında izlediğim filmi pek tavsiye etmiyorum. İKSV ekibi yine filmi izlemeden film tanıtımı yazdığı için ona biraz aldanmış olabilirim. Neticede işimiz kısmen bu film filmdir! Bazen hayat değiştirir bazen de katlanılacak şey haline gelir.))

Nico, 1988



Nico, aslında adını bile anmak istemediği bir film sayesinde ünlenmiştir. Şöhreti orada söylediği şarkılar sayesinde geniş kitlelere ulaşır. Aslında o filmden sonra yapmak istediği müziği keşfettiği için sonrası onun için önemlidir. Özel hayatı ve kariyeri iniş çıkışlarla doludur. Zirveyi ve dibi gören Nico'dur. 
Turnede şehirden şehre koşan sanatçı ve ekibinin yaşadıklarını anlatan film Venedik Film Festivali Ufuklar Bölümü açılış filmi olarak gösterilmiş. Şarkıları ayrı bir güzel, film ayrı bir güzel. İyi seyirler.))

Fortunata


Adı gibi şanslı olmayan bir kadının öyküsü... Erken yaşta bir adamla evlenen Fortunata'nın kız çocuğu olur. Ancak şiddetli geçimsizlik sonucu eşinden ayrılır. Evlere giderek kuaförlük hizmeti verir. Tek amacı kendine ait bir güzellik salonu açmaktır. 
Bipolar, uyuşturucu bağımlısı komşusu aynı zamanda çocukluk arkadaşıdır. Onun annesi de alzheimer hastalığına yakalanan eski bir oyuncudur. Fortunata'nın küçük kızının en çok vakit geçirdiği insanlar pek de sağlıklı değillerdir. Kızın hem anne babasının ayrılması hem de ilgiye muhtaç olması onun psikologla görüşmesine yol açar. 
Ufaklık bu durumdan memnundur ancak annesinin güzelliği ve cazibesi yine odak noktası haline gelir. Kız annesinin doktoru ile yakınlaşmasını kaldıramaz. Fortunata bir yandan şiddet eğilimli eski kocası ile uğraşırken diğer yandan da kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Bir de aşk kapısını çalınca dengede durması zorlaşır... Bakalım anne kızın ilişkisi nasıl sonuçlanacaktır?
Filmekimi kapsamında izlediğim filmin yönetmeni Sergio Castellitto. Çıkışta kapıda ağlayan kızları sevgilileri teselli ediyordu. O yüzden mendilsiz izlemek zor olabilir:)) İyi seyirler.

Sanat Koleksiyonu Olan Zengin Bir Adamın Öyküsü-7

  God of Art- Sanat Tanrısı 7. ARTEMİS Sabah uyandıklarında Artemis pek bir şey hatırlamamaktaydı. Yatakta yalnızdı. Aklında tek kalan p...