Ana içeriğe atla

Better Call Saul Season 3



"Breaking Bad" ciddiyetinden sonra "Better Call Saul" mizahı çok iyi geldi. Aynı yazarların elinden çıkan usta senaryolar insanı yazmaya özendiriyor:)
Jimmy 2. sezonda en son hasta abisi Chuck ile uğraşıyordu. Chuck da kardeşinin yaptığı küçük dolandırıcılık için hastalığıyla uğraşmaktaydı. Baya da ilerleme kaydetti... Jimmy'yi konuşturdu ve sesini kaydetmeyi başardı. Tek yapması gereken şahit bulup onun mahkemede yargılanmasını sağlamaktı. Gerçekleri ortaya çıkaracaktı, Chuck kafadan kontak değildi! Bir bakıma didine didine avukat olmuş Jimmy'yi tekrar eski vasıfsız haline geri getirmek amacındaydı. Sonunda başardı. İyi kalpli Jimmy yine en yakını tarafından sırtından bıçaklandı. Oysa tek istediği çok sevdiği Kim'in Mesa Verde işini almasıydı.
İnsan sevdiği kadın için neler yapmaz. ..Jimmy, Kim için 1 sene avukatlıktan feragat bile etti. Ofisin masraflarını karşılamak için reklamcı bile oldu! Aslında abisi gibi olmak istemiyordu. Kendi gibi olmak istiyordu. Kılıktan kılığa girerek kendi kalma çabasındaydı... Ama abisi yoluna çıkıp onu dibe çekiyordu. Chuck'a göre ise Jimmy bu sayede daha iyi bir insan olacaktı. Melek gibi:))
Ama o günden güne daha zekice dolandırıcılıklar keşfediyordu. Bu durum da hem kişisel hem de mesleki ilerlemesine katkıda bulunuyordu.
Los Pollo Hermanos ortaya çıktı nihayetinde... Bizim tavukçu patron ve Mike kankalığa ilk adımı attılar. Tabi ucundan kıyısından Jimmy de onlara bulaştı. Sonrasında neler olacak neler?
Latinler birbirini yeme peşinde. Hector hala sağlam. Tekerlekli sandalyesi ve zili yok. Sürekli soruyorum izlerken ne zaman bomba patlayacak? Nacho da sırtından ter akıtıyor babasını pisliğe bulaştırmamak için ama nafile bakalım Hector'u alt edecek mi? Belki Mike bir el atar.
Bence Better Call Saul bitince Mike için de bir şeyler düşünsünler. Onunda geçmişi merak konusu...
Bilinen bir konuyu izlemek daha eğlenceli olabiliyor. Salatalıklı su içip Asyalıların güzellik merkezine gidesim geldi!





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allacciate Le Cinture - Kemerlerinizi Bağlayın

Yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi "Kemerlerinizi Bağlayın" dün Türkiye'de vizyona girdi. Bu havada Ferzan filmi iyi gider diyerek arkadaşlarla bilet aldık. Koltuklarımıza kurulduktan sonra yağmurun sesiyle açılış sekansı başladı. Hareketli kamera şiddetle yağan sağnağı adeta bize yaşattı. Otobüs durağına varınca da bir tilt ile filmin başrol oyuncularıyla tanışmış olduk hemde bir ırkçı kavga sebebiyle. Güzel Elena, bir barda garson olarak çalışmaktadır, en yakın arkadaşı ise gay Fabio'dur. Fabio ise Silvia ile oturmaktadır. Akşamları eve gelmemesiyle bir sevgili edindiği anlaşılan Silvia, çareyi arkadaşlarıyla Antonio'yu tanıştırmakta bulur. Tamirci olan kaba davranışlı Antonio, Silvia'nın arkadaşları tarafından sevilmez. "Zıt kutuplar birbirini çeker" Antonio ve Elena birbirine aşık olur. Ancak Elena'nın iki senelik bir ilişkisi vardır ve maalesef! o da Silvia'ya aşıktır.  Bara gelen Antonio bir bardak birayı fondip yaptıkta...

Terminus'da Ne Var? "The Walking Dead"

Kim ölür kim kalır meselesi... İzlemeden okumayalım lüften. 4. Sezon 8. bölümün sonunda herkes hapishaneden dışarı savrulmuştu. Gözü dönmüş vali gidip bir kampı kendine göre düzenlemiş, görünürde bir aile bile kurmuştu. Ancak bu hayat onun için yeterli değildi. Kendi kendine hapishanedekileri (yani Rickleri) düşman edinmişti ve intikam almalıydı. Kamptakileri doldurup hapishaneye sürdü. Ve Hershel'in kafası gövdesinden ayrıldı... Sapkın vali bunu Michonne'nin kılıcıyla yaptı. Sonrasında karşılıklı bir saldırmaca sürdü. Otobüsle hapishaneden ayrılanlar ve bir sağa bir sola savrulanlar oldu. Ne hikmettir ki ilerleyen bölümlerde otobüsün en güvensiz yer olduğu anlaşıldı. 8. bölüm sonrasında "The Walking Dead" fanatikleri merakla bekledi. Kim nereye gitti, nasıl buluşacaklar? Rick ve Carl, Judith'i kaybetti ve bunu uzun bir süre üstlerinden atamadılar. Ağır yaralı olan Rick'i oğlu Carl gözetti. Bu süreçte babasıyla bazen monolog bazen de dial...

Bulantı-Zeki Demirkubuz

"Var olmaktan başka hiçbir şey yok" Film, Jean-Paul Sartre'ın "Bulantı" isimli kitabı akla getiriyor... Filmdeki Ahmet  varoluşundan pişman mıdır bilinmez ancak nevrotik bir kaçış sürecinde olduğu kesindir. Karısını ve oğlunu uzaklara uğurlar. Gözü yaşlı eşi "Biz seni darlamışız" diye serzenişte bulunur giderken... Ahmet'in umurunda değildir. Çünkü onlar gidince de darlanmaya devam eder.  Karısı ve oğlu kaza geçirip öldüğünde Ahmet bir kadınla evde sevişmektedir. Telefonu defalarca çalar ve açmak istemez. Hatta sabahları evi toplamaya gelen kadın ona polisin aradığını söylese de durum değişmez. Ahmet sürekli bir kaçış içindedir. Gerçeği öğrenince onun acısına bile uzak kalırız. O yatak odasındayken kamera koridordadır ve film biraz daha uzak bir tarihle devam eder.  Ahmet yine eski Ahmet'tir. Sevgilisi ile daha rahat görüşecek diye düşünürüz ancak onun aramalarına cevap bile vermez. Çünkü ayrılmak istediğini yüzüne söyleyecek cesareti...