Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yalova-Termal-Sudöken Şelalesi-Motofest 2013

Bugün çooook yoruldum... Sevgilimle kahvaltıdan sonra kaçar gibi evden çıktık soluğu Pendik Hızlı Feribotta aldık. 45 dakika sonra kendimizi Yalova'da bulduk. İstikamet Termal tesislerdi. Bir trafik bir trafik insan ortadan çatlar. Allahtan motor var altımızda. Neyse Termal'e giderken yolun sağında "Motofest" afişini gördük dönüşte uğrama ihtimalini de içimizden düşündük. Termal'e vardık. Sevgilim gitti mide suyundan içti ve geyirdi. "Ayak suyu", " Mide Suyu", "Göz Suyu" Bölümleri var. Gidiyorsun mide suyunu içiyorsun diğerlerini de gereken bölgelere uyguluyorsun. Benim azıcık midem kalktı ne yalan söyleyeyim. Önce ayak suyu yukarıdan başlıyor sonra göz en sonda mide. İçilmez gibi geldi. Bildiğin sıcak su diyor içenler.... Oralar güzel tabiii yeşilliğe doyduk. Anında yer değiştirme olayına girdik. Sudöken Şelalesi'ne gitmek- 14-15 km tırmanmak demek. Bastık motorun gazına sol taraf uçurum. Okuyarak gitmek lazım önlem...

Dinosaur camera joke in japon -Akşam akşam çok güldüm

Yulaflı Supangle-Kolay tatlı

Bir gün Refika'nın Mutfağı'nı izlerken öğrenci yemeklerinden kolay supangle yapmaya karar verdik. Daha doğrusu sevgilim yapacaktı ben yiyecektim. Akabinde Metro'dan kocaman yulaflu supangle aldık. Ne zaman yapacağız diye düşünürken aylar ayları kovaladı. Martta aldığımız yulaf tam Ağustos sonuna kadar bizi bekledi. Bir sabah sütün içine koydum hadi yiyelim midemiz rahatlasın mantığıyla. Ancak o kadar tatsızdı ki içine eklediğimiz bal bile bunu geçiştiremedi. Sevgilim bir hışımla kalktı kolay supangleyi yaptı. İçine bir buçuk bardağı süt bir bardak yulaf, kakao ve şeker eklenerek yapılan bu tatlı ilk bakışta bu bir kişiye yetmez izlenimi veriyor. Akşam eve geldik bardaklara koyduğumuz tatlıları yemeğe başladık ancak yarıya gelmeden kesildik. Yani önemli olan içerikmiş diyorum. Sevgilimin de ellerine sağlık:)))

Chilling Romance-Güney Kore 2011

Lee Thompson Young

Alain de Botton

Alain de Botton -- ‘Seyahat Sanatı’ Duc de Esseintes, miskin ve insanlardan nefret eden bir aristokrattır. Aman insanların çirkinlikleriyle ve aptallıklarıyla karşılaşmayayım diyerek evinden dışarı çıkmaz. Ancak dükümüz nasıl olduysa bir sabah Londra’ya gitmeye karar verir. Yolda karnı acıkır ve bir İngiliz meyhanesine girer. Burada bir süre kaldıktan sonra İngiltere’ye ‘gitmiş gibi’ olan Des Esseintes, hesabı ödeyip meyhaneden ayrılır ve valizlerini, atkılarını, şemsiyelerini, bastonlarını da alarak ilk trenle villasına döner. Bir daha da asla evden dışarı adımını atmaz. 

A Young Doctor's Notebook-Jon Hamm-Daniel Radcliffe

Dizi, Rus edebiyatının en güçlü isimlerinden Mikhail Bulgakov’un mini öykülerinden uyarlama. Rus devriminin yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı bir dönemde (1900′lerin başları), küçük bir köyde doktorluk yapan Vladimir Bomgard’ın hikayesini anlatıyor. Doktor, modern çağa yeni girmeye hazırlanan bu köyde, batıl inançlı hastalarla uğraşmakla kalmayıp, aynı zamanda kendi kariyer planını da sürekli olarak kafasında kurmaktadır. Bu karakterin orta yaşlı halini Hamm, genç halini ise Radcliffe canlandırıyor.

Antep Baklavası-Giresun Fındığı

Sonunda dün akşam bayram tatlımı yedim. Antep'den gelen baklava:)) Sevgilimin arkadaşı özel olarak getirdi:) Biz de yedik. Ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen yiyeceklerle doğal hayatı hatırladık. Sevgi arkadaşımız Giresun'dan manda kaymağı, fındık kreması, taze fındık, rokfor peyniri vs. vs getirdi. Sabah kahvaltılarımız şenlendi. Dün haberlerde izledim garajlarda memleketten dönen insanlar erzaklarını, yiyeceklerini de getirmişler. En doğrusu, kocaman şehirde hormonlu, antibiyotikli, gdo.lu ürünleri tüketip insan ırkını mutasyona uğratmamak lazım. Torunlarımız nasıl olacak acaba üstüne o kadar biber-portakal gazı da yediler. Gollum gibi gelirler herhalde. "Nene bana biraz ekmek ver". Şimdiden korktum. Allahtan biz elimizden geldiğince doğal, sağlıklı beslenmeye uğraşıyoruz. Damdaki martıları kesip yeme noktasına gelmedim değil, dan dan tepemde geziniyorlar. Yarına iyi haberlerle inşallah.

Bayram bitti...

Evet bir Şeker Bayramı'nın daha sonuna geldik. Bana göre her gün bayram ancak bu tarihlerde pek çok insan tatile çıktı. Farklı bir süreç olduğunu anladım. İlk gün Moda ikinci gün ise Taksim yapınca anladım ki tüm apaçiler İstanbul'da kalmış Şu an Kanaltürk'de "Dünyayı Geziyorum" adlı programı izliyorum. Ukrayna-Kiev'de gezmedeler. Yolda iki adam gördüler onlarla konuşuyorlar, Ukraynalı birer eş almışlar oh maşallah! Allah mesut etsin. Yalnız sunucu kızın anlatımı berbat, ingilizcesi hakkında yorum bile yapmıyorum. Cumartesi-Pazar havuzda yüzdüm-yandım-atladım-zıpladım. Hiç çalışmadım dinlendim. Dün ise Giresun'un bağrından gelen bir arkadaşın benim için özel getirdiği manda kaymağı ve peynirlerden almak için ziyarete gittik. Fındık ve fındık kreması da cabası:)) Az sonra kahve ve fındık tüketmek lazım. Bugün işlere koşturalım birazcık. Gerçi bitmesi gereken bir proje var ancak çalışmak lazımmm. Hadi Evrim tatil bitti.

Beirut-Postcards from İtaly

Şeker Bayramı 8.8.2013

Bugün Şeker Bayramı. Herkese iyi bayramlar diliyorum :)) Evde oturuyoruz Tolga'yla. Ben 6 tane öykümü tamamladım daha doğrusu tv filmi özetimi sıra geldi tv dizisi için sunum, karakter analizi hazırlamaya. Son 6 ayım bununla geçti bakalım inşallah diyorum. Two Greedy İtalians adlı yemek-belgesel programına bayılıyorum dün akşam ve bu sabah denk geldi. Mutluluğum kat be kat arttı. Karnım acıkıyor gördükçe. Üstüne 1 kg taze fasülyeyi bol domatesle pişirdim parmaklarımızı yedik. Akşamüstü belki Moda'ya gideriz. Annecim de yazlıkta yalnız kaldı bayramdan sonra gider bi görürüm artık. Bugün ne izlesem ne okusam diye düşüneyim. Sevgilerle Artık davulcu geçmeyecek ne mutlu uyku olacak!

Yasujiro Ozu-Günaydın-Ohayô, Good Morning 1959

Çağdaş Japon yaşamına akıllıca, mizahi ve şen bir kaçamak bakış atan GÜNAYDIN, konuşmanın gücünü ve havadan sudan söz etmenin nasıl da günlük yaşamımızı kolaylaştırdığını gözler önüne seriyor. 1950’ler Japonya’sının, halkın birbirine sıkıca kenetlendiği bir banliyö kasabasında, mahallede tek bir televizyon vardır. Minoru ve İsamu Hayashi kardeşler, bir tür okul sonrası haccına dönüşen TV ziyaretlerinde günlük sumo güreşi dozlarını alabilmek için çoğu kez İngilizce derslerini kırarlar… Eve geldiklerinde, akşam yemeğindeki sohbetleri, kaçınılmaz bir biçimde, anneleriyle babaları onlara bir televizyon alsın diye ardı arkası kesilmeyen yalvarmalara ve öfke krizlerine dönüşür. Ancak babaları buna karşıdır, televizyonun Japon evlerindeki varlığının ortaya “100 milyon aptal” çıkaracağını düşünmektedir. Baba, oğullarına bitmez tükenmez kampanyalarına artık son verip bu konuda konuşmamalarını söyleyince, çocuklar konuşmayı hepten kesmeye and içerler. Ancak bu protestoları, sonunda bütün...

Water fits you! Spor yapın, yüzün.

Bir Hizmetçinin Günlüğü

Diary of a Chambermaid, Le journal d’une femme de chambre Filmin Yönetmeni: Luis Bunuel Yapım Yılı: 1964 Ülke: Fransa Yayınlanan Tarih: 9 Mart 1965 Senaryo: Luis Buñuel, Jean-Claude Carrière Başrol Oyuncuları: Jeanne Moreau, Françoise Bertin, Joelle Bernard, Madeleine Damien, Georges Geret, Pierre Collet, Daniel Ivernel, Marc Eyraud, Jean Franval, Michel Piccoli, Jean Ozenne, Muni, Michel Dacquid, Aline Bertrand, Françoise Lugagne 1964 tarihli film, İspanyol yönetmen Luis Buñuel’in birkaç Fransızca filminden biridir, ancak diğer filmlerindeki sürrealist tasvirler eksiktir. Başrolde Jeanne Moreau, ev sahiplerinin hayatlarını etkileme yeteneğini keşfeden bir hizmetçiyi canlandırmaktadır…

Alphaville

Filmin Yönetmeni: Jean-Luc Godard Filmin Türü: Dram, Bilim Kurgu, Gizem Yapım Yılı: 1965 Ülke: Fransa, İtalya Yayınlanan Tarih: 5 Mayıs 1965 Senaryo: Paul Éluard, Jean-Luc Godard Oyuncular: Eddie Constantine, Anna Karina, Akim Tamiroff, Valérie Boisgel, Jean-Louis Comolli, Michel Delahaye, Jean-André Fieschi, Christa Lang, Jean-Pierre Léaud, László Szabó, Howard Vernon Jean-Luc Godard’dan marksist bir polisiye! Godard’ın karanlıkta, elindeki filmlerin duyarlılığına hiç aldırmadan, korkusuzca ve tam bir avantgarde gibi kotardığı “Alphaville”, Alfa Şehrine gelen bir dedektifin öyküsü aracılığı ile, modern dünyayı, kapitalizmi, geleceği ve toplumsal-ekonomik ilişkileri sorguluyor… Amerikalı özel dedektif Lemmy Caution, başka bir gezegendeki baskıyla yönetilen bir ülkenin başkenti Alphaville’e gelir. Amacı ülkenin başkanına suikast düzenlemektir. Alpha 60 isimli başkan aslında insan benzeri bir robottan başka bir şey değildir. Ne var ki Lemmy olaylar esnasında çekici...

ŞEFTALİLİ YOĞURT

Allahım günlerdir şeftalili yoğurda sardım. Ye ye doymuyorum. Her akşam bir kase yiyesim var. Bir akşam Tolga arkadaşım evde kalan malzemeleri toparlayıp yedi. Bunlar şeftali ve yoğurttu. O  saatten sonra bakış açım tamamen şeftali ve yoğurt oldu. Gözüme uyku girmiyor yemeden. Aklıma bir tv filmi geldi onun özetini yazmaya başladım. Umarım 4-5 tane çıkarırım da gerekli yere gönderirim. Bugün bir yağmur yağdı ki biraz hava rahatladı. Sıklet gitti!!!